13 Ocak 2008 Pazar

Hamileye botoks yasak!

Hamileye botoks yasak!

Hamilelik döneminde botoks yaptırılması erken doğuma neden oluyor.

Gebelik dönemindeki kadınların botoksu tercih etmesi halinde çocukta beslenme bozukluğu ve erken doğuma bağlı olarak bebek ölümleri bile yaşayabileceği bildirildi.

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Türsen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadın ile birlikte var olmaya başlayan estetik kavramının ardından estetik cerrahinin son derece gelişme gösterdiğini söyledi.

Botoks için her yaştan başvurularla karşılaştıklarını belirten Türksen,
”Birimimize gelen herkese ihtiyaçları ölçüsünde yardımcı olmaya özen
gösteriyoruz. Ancak gebelik dönemindeki kadınların ve emzikli annelere botoks yaptırmalarını önermiyoruz. Çünkü, her şeyden önce botoks, kaslara yapılan bir tedavidir. Buna bağlı olarak çocukta beslenme bozukluğu olabileceği gibi erken doğuma bağlı olarak bebek ölümleri bile yaşanabilir. Yani gebe kadınların botoks düşüncesini bir süre ertelemesi daha doğrudur” dedi.

YÜZÜN ÜST YARISINDAKİ BAŞARI FARKI

Doç. Dr. Türsen, botoksun vücudun bir çok bölgesine uygulandığını ancak, her yerde benzer başarı oranı ile karşılaşmadıklarını söyledi. Burundan başlayan yüz üst yarısında kırışıklıkların yüzde 100′e yakınının
giderildiğini anlatan Türsen, diğer bölgelerde ise bu oranın yüzde 50′lere kadar düşebildiğine işaret etti.

Her derde deva biberiye!

Biberiye yaprağı, eklem ağrısı, kas ağrısı, iştah kaybı gibi küçük sindirim problemleri, hafif bulantı ve mide gazı tedavilerinde kullanılır. Biberiye yaprakları, çeşitli maddeler içerir.

Bakteri öldürücü etkisi
Bakteri öldürücüdür, sindirimi kolaylaştırır ve bağırsak bölgesini rahatlatır. Dahilen tentür ya da çay gibi, içecek olarak alınır. Biberiye yaprakları, sıkılarak uygulanabilir veya sıcak su içine bırakılarak ıslatılabilir ve yapraklar bükülerek de kullanılabilir.

Biberiye yağı cilt için ideal
Biberiye yağı cilde uygulandığında, cilt yüzeyindeki kan akışını arttırır. Tıbbi Etkileri ve Kullanımı Biberiye bitkisi sağlığa çok yararlı olduğu gibi, mükemmel bir güzelleştiricidir.

Biberiyenin tıbbi etkileri

• Kan dolaşımını hızlandırır.Kılcal damarları açar.

• Karaciğeri tedavi eden bitkilerin başında gelir.

• Biberiye yağı,kanser tümörlerinin ve vücuttaki yağ bezelerinin zamanla eriyerek kaybolmasını sağlar.

• Sinirleri uyarır ve güçlendirir.

• Mide ve bağırsakları uyarır. Böylece sindirime (özellikle yağlı yiyecek yendiğinde) yardımcı olur.

• Hazımsızlıktan oluşan gazları söktürür.

• Safra salgısını artırır.

• İdrar söktürücüdür.

• Kadınlarda aybaşını düzene sokar. Gecikmeleri önler. İyi bir adet söktürücüdür.

• Etkili bir toniktir.

Kulak için tavuk tırnak için yumurta

Gözler için havuç, tırnaklar için yumurta, kulaklar için tavuk, kalp için balık ve cilt için portakal yenilmeli. Beslenme uzmanları, bunları boşuna söylemiyor elbet. Uzmanlar, her organın ihtiyacının farklı farklı olduğunu ifade ederek, beslenmenin bu organların ihtiyaçlarına göre yapılmasını istiyor. Güzel ve sağlıklı görünüm için uzmanlar şu önerilerde bulunuyor:


Gözler: Gözlerin A vitaminine ihtiyacı var. A vitamini vücudun sağlıklı olabilmek için ihtiyaç duyduğu en önemli vitaminlerden biri. Bunun için; havuç, ıspanak, rezene, patates, brokoli, fındık ve mercimek yenmeli.
Tırnaklar: Tırnaklar biyotine ihtiyaç duyar. Güzellik vitamini olarak da bilinen biyotin, saçları ve tırnak uçlarını güçlendirir. Yumurta, balık, süt, peynir ve patates biyotin içerir.
Kulaklar: İç kulakta meydana gelen kulak çınlamalarının ve duyma bozukluklarının, çinko eksikliğinden kaynaklanabileceği belirtiliyor. Bu nedenle tavuk, kuzu veya sığır eti yenmesi tavsiye ediliyor.
Diş ve dişetleri: Dişlerin Kalsiyuma ihtiyacı vardır. Diş ve dişetlerinin sağlıklı görünmesini istiyorsanız günde en az 800 mg Kalsiyum almalısınız. Süt, ıspanak, kuru incir, kayısı ve lahana ile kalsiyum ihtiyacı karşılanabilir.
Saçlar: Saçlarının sağlıklı uzaması ve yıpranmaması için ihtiyacın olan en önemli şey amino asittir. Bunun için; hem protein hem de amino asit içeren besinleri tercih edilmelidir. Peynir, yumurta, tavuk, hindi ve fındık gibi besinler alınmalıdır.
Kalp: Kalp sağlığı için Omega-3 Yağ asitleri faydalıdır. Kalbin sinsi düşmanı kolesteroldür. Kolesterol hücre zarının ve bazı hormonların yapımında kullanılır. Ancak kanda fazla bulunması zararlıdır. Kolesterol bir yanda karaciğer tarafından üretilirken, besinlerden de alınır. Et süt ve yumurta gibi hayvansal ürünlerde bol miktarda bulunurken, sebze ve tahıllarda bulunmaz. Omega-3 yağ asitleri içeren balık, kalp için çok faydalıdır.
Cilt: Cildin ihtiyacı C Vitaminidir. Eğer cildin pürüzsüz ve sağlıklı görünmesi isteniyorsa her gün en az 60 mg C vitamini alınmalıdır. C vitaminin vücudun savunma sistemini artırıcı etkisi vardır. Bu vitamin vücuttaki yara izlerinin ve çürüklerin kapanmasına yardımcı olur, cilde pürüzsüz bir görüntü kazanır. C vitamini; taze meyve, meyve suları ve sebzelerde bol miktarda bulunur.

Yetersiz iyot zeka geriliğine yol açıyor

İyot yetersizliğine bağlı olarak çocuklarda zeka geriliği, geç öğrenme gibi zihinsel sorunlar görülüyor. Özellikle anne karnındaki çocukların az iyot alması, kalıcı sorunlara neden açabiliyor. İyot eksikliği çocuklarda yüzde 13′e varan zeka kaybına yol açıyor. Anne karnında yeterli iyot almayan bebeklerde ölüm riski de artıyor.


İyot yetersizliğinin büyük bir sorun olduğuna değinen Ana - Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Isparta Şube Müdürü Dr. Hatice Tülin Akgün, iyot eksikliğinin ölüme kadar gidebileceğini söyledi. İyot yetersizliğinin özellikle yeni doğan ve çocuklarda önemli bir sorun olduğunu ifade eden Dr. Akgün, çocukların gelişimini sağlamak için iyodun yeteri kadar alınması gerektiğini belirtti. Akgün, yetişkinlerdeki belirtileri ise “Soğuğa karşı dayanıksızlık, kilo alımı, ses kısıklığı ve zihinsel tembellik.” şeklinde sıraladı.
GÜNDE BİR TATLI KAŞIK TUZ
Yetişkinlerin yanı sıra özellikle çocuklarda kalıcı sorunlara yol açan iyot eksikliğini gidermek için yaşam boyu günde bir tatlı kaşığı iyot alınması öneriliyor. İyot, normal büyüme ve gelişme için önemli bir faktör olarak kabul eden Akgün, hamile bayanların özellikle iyotlu tuz kullanması gerektiğini kaydetti. Bu şekilde çocuklarda iyot eksikliğinden kaynaklanan zeka kaybının önlenebileceğini belirten Akgün, “Sofralık tuzların iyotlu olanları tercih edilmeli. Tuzda iyot yoksa, tuza belli oranda iyot eklenmeli.” önerilerinde bulundu

Antibiyotikleri Her Zaman Kullanabilir miyiz?

Antibiyotikleri Her Zaman Kullanabilir miyiz?

Antibiyotik, her zaman kullanılmaz!! Son yıllarda tüm dünyada bakterilerin antibiyotiklere karşı gösterdiği direnç, tedavide sorun yaratmaya başladı.

Türkiye`de de birçok bakteride antibiyotiklere karşı direncin çok yüksek olduğu, uzmanların önemle vurguladığı bir konu. Özellikle üzerinde durulmasının nedeni de, antibiyotiklerin Türkiye`de çok yaygın ve kontrolsüz kullanılması. Eczaneden istenildiği zaman alınması, kolay ulaşılabilir olması, antibiyotiklerin kontrolsüz kullanımının yolunu açıyor.

Araştırmalar gösteriyor ki, antibiyotiklerin kontrolsüz kullanıldığı ülkelerde direnç çok daha yüksek. Metisiline dirençli “stafilokok”un neden olduğu hastane enfeksiyonuyla eski bakan Veysel Atasoy`un hayatını kaybetmesi de, bu direncin yol açtığı önemli sonuçlardan biri olarak gösteriliyor.

Antibiyotiklere direnç konusunda Aventis firmasının desteğiyle gerçekleştirilen ve önceki hafta yapılan Mikrobiyoloji Kongresi`nde sonuçları açıklanan “e - Baskett” çalışması da, solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan bakterilerin antibiyotiklere direnç durumunu ortaya koydu.

Çalışmanın koordinatörü Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İ. Doğramacı Çocuk Hastalıkları Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Deniz Gür, direncin antibiyotik kullanımıyla doğrudan ilişkili olduğunu söylüyor.

Antibiyotik kullanımının yaygın olduğu ülkelerde antibiyotiklere direncin daha yüksek olduğunu belirten Gür, bu nedenle gereksiz kullanımından kaçınıp, hastaların hekim yazmadıkça antibiyotik kullanmaması gerektiğini söylüyor.

Gereksiz kullanmayın
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sercan Ulusoy da konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Gereksiz ya da yanlış antibiyotik kullanımının boyutları nedir?
Türkiye`de antibiyotiklerin yüzde 40 - 50`si gereksiz kullanılıyor. Yani neredeyse yarısı. Gelişmiş ülkelerde de dünyanın her yerinde gereksiz ve yanlış kullanım var. Ama gelişmişlik düzeyiyle paralel olarak bu azalıyor. Gelişmiş ülkelerde değişik kontrol önlemleriyle antibiyotik yazma ve reçeteleme politikalarıyla, sağlık bakanlıklarının kısıtlamalarıyla bu oranlar yüzde 10 - 15`lere düşebiliyor.

Yanlış antibiyotik kullanımının beraberinde getirdiği direnç oluşumu nelere yol açıyor?
Antibiyotiklere direnç gelişmesi sonucunda ilaçlar (antibiyotikler) etkisiz kalıyor.
Dolayısıyla bu dirençli bakteriler oluşan enfeksiyonların tedavisinde ilaçların yetersiz kalması ve buna bağlı ölüm oranlarının, hastalıktan doğan marazların artması, hastanede tedavi başarısızlıkları nedeniyle yatış sürelerinin uzaması, dolayısıyla tedavi maliyetlerinin ve tedavi başarısızlığına bağlı komplikasyonların artması gibi birçok sorun ortaya çıkıyor.

Tedavi süresini ne kadar uzatıyor?
En az 1 hafta ile 10 gün arasında uzatır. En son Veysel Atasoy`da yaşadık. Ciddi hastane enfeksiyonları anl¤¤¤¤¤ geliyor. Direnç oluşması hem toplumda hem de hastanede önemli. Ama hastanede çok daha önemli. Toplumdaki enfeksiyonlarda direnç problemini bir şekilde çözebiliyoruz. Hastanelerde mevcut bütün antibiyotiklere dirençli bakteriler var. Kullandığımız tüm antibiyotiklere dirençli. Onlarda çaresiz kalıyoruz.

Antibiyotiklerin suiistimal edilmesinden en çok kimler zarar görüyor?
Tüm sağlıklı insanlar zarar görebilir. Ancak en sık yeni doğanlar, çocuklar ve yaşlılar zarar görüyor. Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının henüz olgunlaşmaması sebebiyle yenidoğanlar, yine ileri yaşlarda bu organların fonksiyonlarının azalması nedeniyle yaşlılar daha fazla zarar görüyor.

Tüm ilaç tüketimi arasında antibiyotikler kaçıncı sırada yer alıyor?
Son 6 yıldır hep birinci sırada. Bilinçsiz ve denetimsiz kullanımından kaynaklanıyor. Oysa Avrupa ülkelerinde dördüncü, beşinci sıradadır.

Antibiyotiklere harcanan para ne kadar?
Türkiye`de yıllık ilaç masrafı toplamda 4,5 milyar dolar. Bunun yaklaşık yüzde 20 - 25`i antibiyotik. Yani yaklaşık 1 milyar dolar civarında antibiyotiklere harcandığını söyleyebiliriz.

Doğru ve akılcı antibiyotik kullanımında hem doktora hem de hastaya ne gibi görevler düşüyor?
Antibiyotiklerin en çok suiistimal edildiği hastalık grubu solunum yolu enfeksiyonları. Her antibiyotik her enfeksiyonda kullanılmaz.
Hekimler arasında da hata yapanlar var. En sık görülen enfeksiyonlar olan solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 60 - 70`i virüslerden oluşur. Antibiyotik verildiğinde, yüzde 60 oranında antibiyotik gereksiz kullanılmış oluyor.

Antibiyotiklerin doğru kullanılması konusunda hastalar, doktorlar ve devlet politikalarının ortak stratejiler üreterek başarıya ulaşabilir.

Bunu sadece hastalarla hekimlerden beklemek mümkün değil. Halkın bilinçlendirilmesi, hekimlerin üzerine düşen görevi yapması, ama bunun için de devlet politikalarının da bu işi kolaylaştırıcı önlemler alması gerekiyor. Neden etkisiz kalıyorlar? Sadece bakterilere karşı etkili oldukları halde, virüslerin yol açtığı ya da bakterilerden kaynaklanmayan diğer yaygın hastalıklarda (nezle, soğuk algınlığı, grip vs.) kullanılması Doktorların, farklı enfeksiyonlara cevap veren farklı antibiyotikler yerine sık sık “genel etkili” antibiyotik reçete ederek yanlış kullanımı yaygınlaştırmaları Hastanın antibiyotiği doktorun tavsiye ettiği şekilde ve sürede kullanmaması, dolayısıyla tedavinin yetersizleşmesi, uzaması ya da tekrarlaması Antibiyotiklerin reçetesiz de satın alınabilmesi sonucu hastanın doktora danışmadan kullanması
Doğru ve akılcı antibiyotik kullanımı için Doğru dozda Doğru endikasyonda (sadece bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlarda) Doğru sürede Doğru antibiyotik Doktor gözetiminde almak şart

Dikkat eksikliği başarıyı düşürüyor

Kİmİ aileler tarafından yeterince önemsenmese de hiperaktivite çocukların geleceği için ciddi sorunlara yol açabiliyor. Yeterince zeki olmasına rağmen kapasitesinin altındaki eğitime mahkum olan bu çocuklar hatta kimi zaman toplum dışına itilebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu anlatıyor.
Günlük dilde ‘Dikkat eksikliği’ olarak tanımlanan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, üç alanı kapsar, dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik. Kimi çocuklarda dikkat sorunları, kiminde aşırı hareketlilik ve dürtüsellik daha belirgin olarak ön planda yer alabilir. Erkek çocuklarda hareketliliğin daha sık görüldüğü, buna karşın kızlarda da dikkatsizliğin daha sık olduğu bilinmektedir.


SEBEBİ KESİN OLARAK BİLİNMİYOR
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin ortaya çıkmasına neden olan durum henüz kesin olarak gösterilmemiştir. Beyin dokusunda hücreler arasında iletişimi sağlayan nörotransmitter adı verilen kimyasal maddelerin (Dopamin, adrenalin, noradrenalin, serotonin ve diğerleri) düzeylerindeki değişiklikler, beyin işlevlerinin düzenlenmesindeki aksamalar bu tablonun sorumluları olarak görülmektedir. Yapılan çalışmalarda ailesel bir geçişten söz etmek de mümkündür. Bazı ailelerde bu rahatsızlığın görülme sıklığı diğerlerine göre 8-10 kat fazla bulunmuştur.

AİLELER NASIL ANLAYABİLİR?
Yaşıtı arkadaşlarının sergilediği dikkat performansına göre düşüklük sergilemesi bu durumu akla getirmelidir. Ayrıca, detaylara dikkat etmeme, ödevlerde dikkatsiz hatalar yapma, oyun ve görevlerde dikkati sürdürememe, okul ödevlerini bitirememe, dinlemez gibi görünme, zihinsel performansı sürdürmede zorluklar sergileme, eşyaları kaybetme, dış uyaranlarla dikkatin dağılması, unutkanlıklar gibi belirtiler de gözden kaçmamalıdır.
Dikkat eksikliğinde en önemli sorun çocuğun bu nedenle eğitim imkanlarından yeteri kadar yararlanamamasına yol açar. Bu durumda da içinde bulunduğu toplumda hak ettiği yeri alamaz ve toplum dışına itilebilir.

TEDAVİ NE ŞEKİLDE YAPILIR?
Tedavide öncelikle çocuğun tıbbi ve ruhsal olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirme ne denli sağlıklı yapılmışsa tedavi de o denli başarılı ve olumlu gelişir. İlaç tedavisinde uygun seçeneklerle etkin ve hızlı sonuçlar almak mümkündür. Bu nedenle sağlıklı bir izleme gereklidir. Eş zamanlı olarak çocukla birlikte olan erişkinlerin ona yönelik tutum ve davranışlarında sergileyeceği olumlu değişikler önemli yer tutar.

4 Ocak 2008 Cuma

Ağız kokusu için tarçın

Ramazan’la birlikte birçok kişi için ağız kokusu, önemli bir sağlık sorunu oluyor. Sahurdan sonra dişleri fırçalamadan yatmanın ağız kokusunun tek nedeni olmadığını açıklayan Özel Hizmet Hastanesi’nden diş hekimi Doğan Kontacı şöyle devam etti:

“Nefeste oluşan kötü koku büyük oranda ağız içi kaynaklıdır. Ağız içi bir enfeksiyon, ilerlemiş bir dişeti hastalığı ya da sadece ağız içinde birkaç saatten fazla kalmış gıda artıklarına yerleşen bakteriler kokuya sebep olur.” İçecek ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanarak ağız kokusunun önüne geçilebileceğini belirten Diş Hekimi Kontacı, “Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabili

Hafıza kaybına dijital çözüm

Microsoft tarafından üretilen Sensecam adlı kamera, hafızanın hızlı şekilde canlandırılmasını sağlamak için daha sonra izlenmek üzere, gün içinde yaşananların her 30 saniyede bir fotoğrafını çekiyor.

Testler olumlu
Testler sonucu, kameranın, hafıza sorunu olanlara, olayları ve buna bağlı duyguları hatırlamalarında yardımcı olduğu görülürken, uzmanlar,dijital kameranın genel hafıza kaybı sorunu ve Alzheimer hastalığı gibi daha ciddi durumda olanlar tarafından rahatlıkla kullanılabileceğini belirtiyorlar.

Amerikan ve İngiliz üniversitelerince denemeleri yapılmakta olan kamera, avuca sığabiliyor ve 30 binden fazla görüntüyü depolayabiliyor.

Hafızaya olumlu etki
Beyin enfeksiyonu nedeniyle hafıza kaybına uğrayan 63 yaşındaki bir kadın üzerinde yapılan testlerde denek, iki hafta boyunca görüntüleri iki günde bir ve bir saat süreyle yeniden izledi.

Olayları anımsamasına herhangi bir yardım olmadığında her şeyi beş gün içinde unutan deneğin testler sırasında hafızası gözle görülür biçimde düzeldi ve iki hafta sonunda yaşadığı olayların yüzde 90′ını anımsamaya başladı.

Çalışmalar sürüyor
Araştırmacılar, kamerayı belirli bir hastalığı olmamasına karşın tipik hafıza kaybı olan sağlıklı yaşlılar ile Alzheimer hastaları üzerinde de deniyorlar.

Kan uyuşmazlığı

Kan uyuşmazlığı adından da anlaşılacağı üzere anne ve babanın kan grupları arasında uygunsuzluk olmasıdır. İnsan kan grupları A, B, AB, ve O olarak 4 türdür. Bunun yanı sıra D faktörü adı verilen Rh faktörü de pozitif ya da negatif olabilir. Anne karnındaki bebeğin uyuşmazlıktan etkilenebilmesi için bebeğin kan grubu ile anneninkinin uyumsuz olması, bebeğin kanının anne kanı ile temas etmesi, ve annenin bağışıklık sisteminin bu duruma cevap olarak antikor üretmesi gerekir.

En sık rastlanılan uygunsuzluk Rh uygunsuzluğudur. Bu durumda baba Rh(+) iken anne Rh(-)dir. Eğer bebek de Rh (+) olursa bebeğin kanındaki bu Rh faktörü anne kanına geçer ve annenin bağışıklık sitemi Rh faktörünü ortadan kaldırmak için antikor adı verilen maddeler üretir. Bu nedenle ilk bebek durumdan etkilenmez. Rh uygunsuzluğundan sadece Baba pozitif anne negatif iken söz edilebilir. Baba negatif anne pozitif ise uyuşmazlık önemli değildir.

Etki mekanizması
Rh uygunsuzluğu varlığında (anne (-) baba (+)) eğer bebek de pozitif ise doğum esnasında anne kanı ile bebeğin kanı temas eder ve anne kanına Rh faktörü geçer. Anne buna anti Rh üreterek cevap verir. Bir sonraki bebek eğer Rh (+) olur ise anne kanındaki bu anti Rh lar bebeğe geçer ve bebeğin kanında çökelmelere neden olur. Bazı durumlarda anne ve bebek kanı doğumdan önce de temas edebilir. Bu durumlar

Amniyosentez

Düşük
Gebelik sırasında fazla miktarda kanamalardır

Bazen Rh(-) bir kadına hata ile Rh(+) kan verilebilir. Bu durumda ortada gebelik yokken bile kadının kanında anti-Rh antikorlar bulunabilir ve ilk bebek uygunsuzluktan etkilenebilir.

Belirtiler
Kan uyuşmazığında eğer bebek etkilenmiş işe anneden geçen anti-Rh lar bebeğin kan hücrelerinin parçalanmasına ve çökelmesine neden olur. Bu durumda bebekte kansızlık yani anemi görülür. Buna bağlı olarak ultrasonda bebekte hidrops adı verilen durum tespit edilir. Bebekteki anemi sonucu kalp yetmezliği ve vücut boşuklarında biriken sıvı hidrops tablosunun nedenidir. Hastalığın şiddetine ve yok edilen kan hücrelerinin miktarına bağğlı olarak bebekte anne karnında ölüm de dahil olmak üzere her türlü distres belirtisi görülür.

Teşhis
Kan uyuşmazlığının teşhisi için hem anne hem de baba adayının kan grubunun bilinmesi önemlidir. Eğer anne Rh (+) ise babanın kan grubu önemini yitirir. Gebelik takibi esnasında annenin kanında normalde olmaması gereken anti-Rh aranır. Bu teste indirek coombs adı verilir. Doğum sonrası bebekte anneden geçen antikorların aranmasına ise direk coombs testi adı verilir. Bebeğin kan uyuşmazlığından etkilenip etkilenmediğini anlamak için ayrıca kordosentez de yapılabilir.

Tedavi
Kan uyuşmazlığında amaç annenin Rh pozitiflere karşı antikor oluşturmasını engellemektir. Bu nedenle kan grubu Rh(-) eşi Rh (+) olan gebelere 28. haftada anti-D iğnesi yapılmalıdır. Bu ilaçlara halk arasında uyuşmazlık iğnesi adı verilir. Doğumdan sonra bebeğin kan grubu pozitif ise ilk 72 saat içinde yeniden anti-D yapılmalıdır.

Benzer şekilde düşük, dış gebelik, kürtaj gibi durumlarda da müdahaleden hemen sonra anti-D yapılmalıdır. Tanısal amaçlı girişimler olan amniyosentez, kordosentez, CVS gibi işlemleri takiben anti-D yapılması gebeliğin sağlıklı devamı açısından son derece önemlidir.

Dudağın incesi soğuk, kalını davetkâr

Dudakların bir dili olduğunu hiç düşündünüz mü? Yapılan bir araştırmaya göre dudaklar vücudumuzun en seksi uzvu ve ilk bakışta çekiciliğimizin en önemli unsurunu oluşturuyor.

Büyüklüğün de bir sınırı olmalı
İri dudaklı insanlar daha seksi kabul edilse de uzmanlar bunun da bir limiti olduğunu söylüyor. Kolajen veya implant ile aşırı derecede büyütülmüş dudaklar erkeklere itici gelebiliyor.

Araştırmayı yürüten Kentucky’deki Louiville Üniversitesi’nden Profesör Michael Cunningham ve arkadaşları, gönüllü bir gruba kadın ve erkek yüzlerinin resimlerini gösterdi. Sonradan bir miktar değiştirilen bu yüzler arasında en çok seçilenler büyük dudaklılarınki oldu.

Tanımak istemiyor
Prof. Cunningham erkeklerin kadınların dudaklarında sıcaklık, cömertlik ve duyarlılık aradığını belirtiyor. Buna göre sıkıca kapalı dudakların sahipleri, karşılarındakini iyice tanımak isteği duymadığı intibası uyandırıyor. Kadınlara göre bir erkeğin dudakları çok efemine ve çok duyarlı bir görünümde olmamalı. Ancak yine de dudaklarda bir miktar cömertlik ifadesi de aranıyor. Örneğin Mick Jagger, Brad Pitt ve Johnny Depp kadınlar tarafından dudakları en çok beğenilen ünlüler arasında.

Prof. Cunningham, “Dudaklar içtenlik ve cömertliğin derecelerini ifade ederler. Bir kişi sizi görmekten memnunsa içleri dolar ve renkleri koyulaşır. Hepimizin kendimize partner ararken baktığımız sıcaklık ve duyarlılığın en belirgin göstergesidir. İnce ve kasılmış dudaklar soğuk ve davetkâr olmayan bir kişilik arz ederler” diyor.

Aşk öpücüğü
Louiville Üniversitesi’nde yapılan araştırma önümüzdeki hafta BBC radyosunun kanalında ”Öpüşme” adlı programa da konu olacak. Bazı antropologlara göre öpüşmek koklamakla başlayan bir eylem. Bir başka teori öpüşmenin milyonlarca yıl evvel ağızdan ağza beslenmeden (kuşlarda olduğu gibi) başladığını söylüyor. Sheffield Üniversitesi’nden psikolog Roy Levin’e göre öpüşmek sadece dudakların birleşmesi olarak görülmemeli.

Dokunma ve basınç alıcıları
Levin, “Dudaklarda dokunma ve basınç alıcıları vardır. Bunların uyarılma dereceleri beynimize bu öpüşmenin gayesi hakkında mesajlar gönderiyor. Böylece arkadaş ve ya aşk öpücüğü olup olmadığı anlaşılır” diyor.

20 dakikada ince bacaklar

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Turan Uslu’nun verdiği faydalı bilgiler…

• Yürüyüş yaparken topuklarınıza basmak yerine parmak uçlarınıza basmayı deneyin, topuklarınızı yere değdirmemeye çalışın. Bu, gövdenizin biraz öne eğilmesine ve tüm bacağınızın, özellikle de uyluk kemiğinin ön kısmının çalışmasını sağlar. Bu şekilde 5 dakika koşun.

• Sağ ayağınızla ileri doğru büyük bir adım atın. Sağ dizinizin doğru bir açıyla bükülmesi gerekiyor. Daha sonra sol bacağınızla da büyük bir adım atın. Yine vücudunuz hamle eder pozisyonunda olsun.

• Yine parmak uçlarınızla koşun; ama ileri doğru her adımınızda dizlerinizi mümkün olduğu kadar yukarı çekmeye çalışın. Topuklarınızı yere değdirmeyin. Böylece baldırlarınızı ciddi biçimde çalıştırmış olursunuz. 30 saniye çalışıp, 30 saniye dinlenerek beş kez bu hareketi tekrarlayın.

• Parmak uçlarınızda koşmaya devam edin, ancak bu sefer her adımınızda topuklarınızı kalçanıza değdirmeye çalışın. Baldırlarınızın arka kısmını çalıştıracak bu hareketi 30 saniye süreyle beş kez tekrarlayın.